Lügatte “ulus, sıradan insanlar” anlamına gelen avam, âlim, feylesof, mutasavvıf ve yönetçi gibi grupların kendilerinden olmayan çoğunluk için kullandıkları bir terim olmuştur.

Fıkıh usulünde, müçtehit seviyesine erişemeyen ve onları taklit eden kimseler anlamında kullanılır. “Avamın mezhebinin olmadığı, avamın mezhebinin müftüsünün fetvası veya ilmihal kitapları olduğu” biçimindeki ifadelerde anlatılmak istenen husus da budur. Bu lafla, ilimde belirli bir derecesi olmayan bireylerin, fıkıh alanında yerli yersiz seçim ve takdirlerde bulunmasının doğru olmadığı, her işin ehline ve o alanda ihtisas sahibi kimselere vazgeçilmesi gerektiği belirtilmektedir.

Tasavvufta ise, bilgin, mutasavvıf sûfi, feylesof ve yönetçilerin dışında kalan çoğunluk anlamında kullanılan bir terimdir. Karşıtı havastır. Mutasavvıflara göre avam havassın hakikatleştirdiği nefis tasfiyesini reelleştiremediği, yaşadığı hal ve makamları yaşayamadığı için derunî deneyim, sezgi eforu ve zevk yoluyla erişilebilen yüksek asılları keşfetmekten âcîzdir. Bundan dolayı ahlâkî temizleme ve ruhî gururlanma mücadeleyi göstermeyen fakih ve kelâmcılar da avamdan sayılmıştır. Mutasavvıflara göre Hz. Peygamber’in genel tutumları yanında bir de özel halleri vardır. O, özel halleriyle havassa, genel tutumları ile de avama misaldir. Avam, dinî kararlara caiz olup olmaması açısından bakar ve ruhsatları inceler. Havas, azimetlerle amel etmeye özen gösterir. Havâsü’l-havâs arifler ise dinî tam incelikleriyle anlar ve en iyi biçimde uygular.

Akşam Ezanı

Kategori: