Ayırmak, dağılmak, uzaklaşmak ve uzaklaştırmak anlamındaki “beyn” veya sarih-seçik olmak, sarih-seçik hale getirmek anlamındaki “beyân” kökünden gelen “beyyine” besbelli kanıt, hüccet, kesin belge demektir. Bir davayı sarihçe ispat eden, kendisi sarih, başkasını açıklayıcı kanıt demektir. Kur’ân’da bir âyette “beyyin”, 19 âyette “beyyine” biçiminde geçmiş ve aklî ve naklî kanıt, sarih belge, öğrenilen tarihi vakalar, vahiy, Kur’ân, Peygamberlik, mucize, Hz. Muhammed ve Sâlih Peygamberin mucizesi olan deve A’râf, 7/73 anlamlarında kullanılmıştır.
Çoğulu olan “beyyinât” kelimesi ise 52 kez geçmiş ve genellikle âyetler anlamında kullanılmış meselâ; Mâide, 5/32 veya “âyet” kelimesini nitelemiştir. “Âyâtün beyyinâtün” terkibi meselâ; Bakara, 2/99 besbelli âyetler, belgeler, kanıtlar demektir. “Beyyinâtün mine’l-hüdâ” Bakara, 2/185 hidâyeti, doğruyolu açıklayıcı anlamında Kur’ân’ın sıfatı olarak kullanılmıştır. Ayrıcı Kâ’be’deki Makam-ı İbrâhim’e Âl-i İmrân, 3/97, Hz. Musa a.s.’a verilen 9 mucizeye Îsrâ, 17/101 ve Hz. İsâ a.s.’a verilen hikmete de Zuhruf, 43/63, “beyyinât” denilmiştir.
Aynı kökten türeyen mübeyyin kelimesi, 13 kez geçmiş ve besbelli anlamında ism’in günahın sultan’ın eforun, adüvv’ün düşmanın, hûsranın, nûrun, Nisâ, 4/20, 91, 101, 119, 174 dalaletin sapıklığın Ahzâb, 33/36 ve fetih’in galibiyetin Fetih, 48/1 sıfatı olarak kullanılmıştır. “Mübeyyine” kelimesi üç âyette geçmiş ve besbelli anlamında, “fâhişe” kelimesinin meselâ; Nisâ, 4/19 sıfatı olarak, “mubeyyinât” ise üç âyette “beyyinât” anlamında âyetlerin sıfatı olarak Meselâ; Nûr, 24/34, bir âyette geçen “müstebîn” kelimesi besbelli anlamında kitabın sıfatı olarak kullanılmıştır. Saffât, 37/117. bk. Tebyin, Mübîn, Mübeyyin
Kur’ân’ın 98. sûresinin ismi de Beyyine’dir.
Bir fıkıh terimi olarak ise, kesinlik ifade eden ispat vasıtalarına verilen genel isimdir. Fıkıh literatüründe, bir hakkın veya kendisine hukukî sonuç bağlanan bir vakanın ispatını sağlayan katî kanıt anlamında kullanılmış olup, genel olarak, tanıklık, yazılı kanıt ve kesin karîne biçiminde üç grupta toplanabilir.
İlk devirlerden beri tanıklığın en güçlü ispat vasıtası olması sebebiyle, klasik İslâm fıkıhçıları tarafından, beyyine ile kastedilenin tanıklık olduğu söylenmiştir. Bununla beraber, beyyine başlığı altında hem tanıklığı, hem de öbür katî ispatları araştırmışlardır. Buna karşılık bazı âlimler beyyineyi, duruşma önünde hakikatin ortaya çıkarılmasını sağlayan her türlü kesin kanıt biçiminde tanımlamışlardır.
Bunun yanında, duruşmalarda beyyine dışında, bunun kadar güçlü olmayan, ikrar, anttan nükûl gibi kanıtlar da bulunmaktadır. ayrıca bk. Kanıt, Hüccet, İspat, Tanık
Akşam Ezanı