Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den söylenti edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. O sırada düşen bir şeyin gümbürtüsünü duyduk. Bunun üzerine:
– “Bu gümbürtünün ne olduğunu öğreniyor musunuz?” diye sordu. Biz:
– Allah ve Resûlü daha iyi öğrenir, dedik. Resul-i Ekrem Efendimiz:
– “Bu, yetmiş yıl evvel cehenneme atılmış olan bir taştır. O, şimdiye kadar cehennemde yuvarlanıp yol alıyordu, nihayet onun dibine erişti; siz onun gümbürtüsünü duydunuz” emretti.
Müslim, Cennet 31
Açıklamalar
Hadisimizde sarihçe ifade edilmiyorsa da, Hz. Peygamber’in dinlediği sesi sahâbîlerin de dinlediği anlaşılmaktadır. Dinlememiş olsalardı, Peygamberimiz kendilerine onun ne olduğunu öğrenip öğrenmediklerini sormazdı. Sahâbe, böylesine fevkalâde başka hadiselere de tanık olmuştu. Kütüğün inlemesini, Peygamber Efendimiz’in elindeki çakıl taşlarının tesbih ettiğini dinlemeleri gibi örnekler zikredilebilir.
Ashâbın, Hz.Peygamber’in bazı suallerine karşılık, “Allah ve Resulü daha iyi öğrenir” yanıtını verdiklerine sıkça rastlarız. Bu gidişat, onların yüksek terbiye ve edebini ortaya koyar. Zira insan bilgi sahibi olmadığı bir mevzuda konuşmamalı, bilen varsa onun konuşmasını beklemeli ya da istemeli ve bu suretle bilgilenmeyi, bilmeyi seçim etmelidir. Peygamberimiz bazı kere ashâba sualler yöneltir, onların bildikleri mevzulardaki suallerle bilgilerini yenilemelerini sağlar, bazı kere de öğrenmedikleri hususları sorarak zekâlarının açılmasını ve vereceği yanıta hazır hale gelmelerini temin ederdi. Bu gidişat, âlimler ve eğitimciler için de bir misal teşkil eder. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususta şu nasihate rastlarız:
“Onlara güven veya fobiye dair bir haber gelse onu yayarlar. Oysa onu Peygambere ve aralarında yetkili bireylere götürselerdi, içlerinden işin iç suratını inceleyip çıkaranlar, onun ne olduğunu öğrenirlerdi. Şayet size Allah’ın lutfu ve rahmeti olmasaydı, pek azınız hariç, iblise uyardınız” [Nisâ sûresi 4, 83].
Bu dedikoduda anlatılan hadise, cehennemin derinliğini ortaya koyucu kalitededir. Şu kadar var ki, kıyâmet, cennet ve cehennemle alakalı haberlerde geçen her şeyin dünyada bildiğimiz miktarlarla ele alınması doğru olmaz. Meselâ burada geçen yetmiş sene, gerçekten dünya seneyi mıdır; yoksa âhiret yaşamında başka bir anlam mı ifade etmektedir; yahut çok derin oluştan kinâye midir; bunlara bütün bir yanıt vermek muhtemel değildir. Saydığımız bu hususların her birini söyleyenler olmuştur.
Hadisten Öğrendiklerimiz
Akşam Ezanı