Beyazlaşmak, hastalıktan kurtulup iyileşmek, kanıt getirmek, galip gelmek anlamlarındaki “b-r-h” kökünden türeyen burhan sözlükte, kesin kanıt, ispat hüccet anlamlarına gelir.

Kur’ân’da isim biçiminde 8 âyette geçmiş ve hak ile batılı, doğru ile yanlışı ayıran bütün kuşkuları gideren kesin kanıt anlamında kullanılmıştır: “Ey İnsanlar! Size Rabbinizden bir kanıt burhan geldi ve size keskin bir nur indirdik.” Nisâ, 4/174 âyetindeki; buradaki kanıt/burhan, Hz. Muhammed’dir a.s. “Allâh ile birlikte başka bir ilâh mı var? De ki: Şayet doğru iseniz kanıtınızı burhaneküm getirin” Neml, 27/64; Enbiyâ, 21/24; Bakara, 2/11; Mü’minûn, 23/117. Hz. Musa’nın asası ve elinin bembeyaz olması mucizesine de burhan denilmiştir Kasas, 28/32.

Gazzalî burhanı, “doğruluğu kesintisiz olan, farklılığa uğraması imkânsız olan ve kesin balaka alana getiren kanıttır” diye tanımlamıştır.

Fıkıh usulûnde, fıkhî kıyas ve kesin ispata; Kelam ilminde Allah’ın varlığını ispat etmede kullanılan ispatlara burhan denilmiştir. Burhan, kesin öncüllerden oluştuğu doğru bilgiye sabrettiği ve bütün balakalar için emin kanıt sayıldığı için mu’temed diye de isimlendirilmiştir. Ayrıca tecrübî bilgilere sabreden burhanlara, burhan-ı tecrübî, hem us hem tecrübî bilgilere sabreden burhana ise, burhan-ı mahlut; zarûrî ve bedihî öncüllere sabreden burhana burhan-ı vicdâni; zarûrî ve bedihî öncüllerden çıkarılmış balakalara sabreden burhana, burhan-ı nazarî ismi verilmiştir.

Mantık ilminde burhan; bir kıyasta sonucun ispat edilmesini sağlayan orta terimdir. Orta terim öncüller ile sonucu birbirine bağlar. Mesela; “Her şeyi yaratan Allah’tır”, “su da bir şeydir”, “öyle ise syat da yaratan Allah’tır” kıyasında “yaratma” orta terimdir. Bcerahatçi tümce büyük öncül, ikinci tümce ufak öncül, üçüncü tümce sonuçtur.

İslâm manacıları, burhan’ı kanıttan daha özel bir anlamda kullanmışlardır. Bunlara göre burhanda orta terim; büyük öncül ile ufak öncül arasındaki alakanın başka bir deyişle sonuçtaki kararın illeti olur. Orta terimin, bu alakanın hem akıldaki hem de realitedeki illeti olursa buna burhan-ı limmî, sadece akıldaki illeti olursa burhan-ı innî ismini alır. Mesela, “her öksüren hastadır”, “Ali öksürüyor”, “öyleyse Ali de hastadır” kıyasında “öksürme” orta terimi hem zihnî hem haricî şehirlettir. Başka Bir Deyişle öksürme, hem zihnen Ali’nin hasta olduğu kararına varılmasını sağlıyor, hem de hastalığın fiilen vuku bulduğuna delalet ediyor.

“Her tüberkülozlu öksürür”, “Ali tüberkülozludur”, “öyleyse Ali de öksürür” kıyası sadece burhan-ı innîdir. Zira tüberkülozlu olma orta terimi, öksürüğe zekada delalet ediyor, realitede ise Ali’nin öksürüp öksürmediği bilinmiyor.

Fıkıh usulünde burhan-ı limmîye kıyas-ı illet, burhan-ı innîye ise kıyas-ı delalet denir. Bazı manacılar sebepten sonuca götüren kıyasa burhan-ı limmî argument apriori, sonuçtan sebebe götüren kıyasa burhan-ı innî argument aposteriori demişlerdir. Genel ve küllî kararlardan cüz’î ve hususî kararlar elde etmeye ta’lil tümden gelim, dedüksüyon, özel kararlardan genel kararlara geçmeye, cüziden küllîye gitmeye istikrâ tüme varım, endüksiyan denir.

İlk ve orta çağ felsefesinde sadece usun bilgilerine sabreden ispatlara burhan denilirken çağdaş felsefede hem aklî, hem de tecrübî ispatlara burhan denilmektedir. Sonuçlardan kararlara gidilerek yapılan ispata burhan-ı tahlîli kararlardan sonuçlara gidilerek yapılan ispata burhan-ı terkîbi denir. Bu iki ispatı modern felsefeciler burhan-ı riyazi olarak adlandırmışlar ve bunun en müthiş kanıt olduğunu kabul etmişlerdir.

Bir fikrin doğruluğunu, tersinin yanlışlığını ispat ederek ortaya çıkarmaya burhan-ı hulfi /burhan-ı nakz denir.

Akşam Ezanı

Kategori: