Cehl ve cehâlet sözcükleri lügatte “bilmemek, tanımamak, haberi olmamak; budala, ussuz, kaba, katı ve sert tutumlu olmak; bir şey şiddetli olmak; saldırmak, tecavüz etmek” anlamlarına kazanç. İlim ve hilmin zıddıdır.

Cehâlet kavramı Kur’ân’da, iki yerde Bakara, 2/273; Hucurât, 49/6 bilmeme ve tanımama anlamında; bunun dışında birey ve cemiyetlerin îlâhî isteme uymayan yanlış ve yanılgılı inanç, laf, fiil ve tavırlarını ifade etmek için kullanılmıştır.

Kur’ân’da “cehâlet” olarak ifade edilen inanç ve tavırlar şunlardır: Şirke ve küfre dalmak A’râf, 7/138, günah fiiller işlemek Nisâ, 4/17, zina etmek Yûsuf, 12/33, homoseksüellik yapmak Neml, 27/55, alay etmek Bakara, 2/67, sabredilecek yerde sızlanmak En’âm, 6/35, fukaraları minik görmek Hûd, 11/29, emânetlere ihânet etmek ve dinî görevleri yapmamak Ahzâb, 33/72, Allah hakkında makûs zanda bulunmak Âl-i İmrân, 3/154 ve Allah’ın kararlarından başka kararlarla hükmetmek Mâide, 5/50. Görüldüğü üzere “cehâlet” kavramı Kur’ân’da bpervasızlıktan ziyade Allah’a ve insanlara karşı negatif davranış ve tutumları ifade etmektedir.

Kur’ân’a göre cehâlet; insanın görünen eşya ve hadiselerin arttaki ilâhî irâdeyi kavrayamaması, Allah’ın âyetleri olan cihanı Allah’ın âyetleri olarak görememesi, dinî reelleri kavrayamaması, istemini ve hâkimiyetini yitirmesi, şirk, küfür, ara bozuculuk, isyân ve çileye dalması, Allah’a ve mahlukatlarına karşı makûs, kaba ve çirkin davranmasıdır. Cehâlet; 1- a İnsanı kâfir, müşrik ve münafık yapan cahil; b Âsî, fâsık ve zâlim yapan cehâlet; 2- a Allah’a ve dinine karşı yapılan cehâlet, b İnsanlara ve öteki varlıklara karşı yapılan cehâlet. 3- a Basit cehâlet bkayıtsızlık b Mürekkeb cehâlet yanlış inanç, yanılgılı laf, fiil ve tutumlarda bulunmak ve bunları idrâk edememek biçiminde kısımlara ayrılır.

Hadis usulünde cehâlet kavramı; hadis rivâyet eden râvînin halinin bilinmemesini ifade eder.

Fıkıh terimi olarak, genellikle cahil, varlık ve vakalar hakkındaki belirsizlik, bilinmezlik; cehl ise, şahsın kendisinin bkaygısızlığı anlamlarında kullanılmaktadır.

Taraflar arasında çekişmeye yol açması güçle olası olan akdin mevzusundaki cahilin, akdin sağlığına mani olduğu mevzusunda âlimler ittifak etmişlerdir. Çekişmeye yol açmayacağı güçle olası olan gidişatlarda cahilin, akdin sağlığına mani teşkil etmeyeceğini ittifakla kabul etmişlerdir. Çekişmeye neden olması olası gidişatlarda ise, akdin sağlığına mani teşkil edip etmeyeceği hususunda anlaşmazlık etmişlerdir.

Hukukî tasarruflarda belli olması gereken hususlar şöyle sıralanabilir: Satım akdinde, akdin mevzusu mülk, bedeli, vade ve taksit gidişatı; kira akdinde, kiralanan şey, kira bedeli; kefalette, kefil olunan; havalede, havale edilen ölçü; ariyette, ariyetin mevzusu; hibede, bağışlanan mülk; ortaklıkta, kârın ortaklar arasında ne biçimde bölüşüleceği; vekalette, vekaletin mevzusu; barışta, barışın mevzusu ve bedeli; ibrâda, ibrâ edilen; şüf’ada, şüf’a bedeli; ikrarda, lehine ikrarda bulunulan; davada, davalı ve dava mevzusu belli olmalıdır.

Bununla birlikte, başta Malikîler olmak üzere bazı İslâm hukukçuları, belirsizliğin ivazsız akitleri etkilemeyeceğini kabul etmişlerdir.

Bilgisizliğin bahane olarak kabul edilmesi için, tavrın yasak olduğunun bilinmemesi gerekir; tavrın yasaklığı bilindiği halde, buna bağlanan hukukî neticenin bilinmemesi özür olarak kabul edilmez. Ayrıca, bkayıtsızlık Allah hakları mevzusunda geçerli bahane olmakla birlikte, kul haklarında verilen hasarın tazmîni mevzusunda geçerli sayılmaz.

Kategori: