Fidye, bir kimseyi bulunduğu zahmetli gidişattan kurtarmak için ödenen bedel demektir. Dinî bir terim olarak fidye, oruç imanının eda edilememesi nedeniyle veya hac imanının edası sırasında işlenen birtakım yanılgıların giderilmesi için ödenen parasal bedeli ifade eder.

Kur’an-ı Kerimde, “Oruç yakalamaya efor yetiremeyenler, bir fukara doyumu fidye öder.” Bakara,2/184 emredilmektedir. Buna göre ihtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık nedeniyle oruç yakalayamayan kimse, daha sonra bu oruçları kaza etme imkânı bulamazsa, her gününe karşılık bir fidye öder. Serahsî, el-Mebsût, 3/100; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3/37-39

Öte yandan Şâfiîlere göre Ramazan ayının kaza borcu rastgele bir bahane olmaksızın yerine getirilmeden, öbür Ramazan gelecek olursa, kaza borcuna ilaveten bir de fidye ödeme mükellefliği ortaya çıkar Nevevî, el-Mecmû’, 6/364; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 2/175.

Şâfiî mezhebinde fidye ödeme yükümlüğünün ortaya çıktığı bir öteki mesele de hamile ve emzikli bayanlarla alakalıdır. Emzirme ve gebelik nedeniyle çocuğunun sıhhati hakkında evham dinleyen annelerin, oruç yakalayamadıkları günleri hem kaza etmeleri hem de fidye vermeleri gerekir. Fakat çocuk hakkında değil de kendileri hakkında evham ederlerse o zaman yalnızca kaza gerekir Nevevî, el-Mecmû’, 6/267.

Hac ve umre ile alakalı görevler yerine getirilirken alana gelen bazı noksanlıklar için uygulanması gereken parasal yaptırım da fidye kapsamına girer. Bakara, 2/196

Bir fidye, bir bireyi bir gün doyuracak gıda ölçüyü veya bunun fiyatıdır. Bu da “sadaka-i fıtır” ile aynı ölçüyü ifade eder. Bu, fidyenin minimum miktarıdır. İmkânı olanların daha fazla vermesi daha iyidir Bakara, 2/184; Merğînânî, el-Hidâye, 1/124

Kaynak: Diyanet Fetva Kurulu

Akşam Ezanı