Ömer bin Abdülazîz -rahmetullâhi aleyh-’in hilâfeti zamanında bir zelzele oldu. Bunun üzerine, Halîfe tam vilâyetlere şöyle bir ferman gönderdi:

“Bu zelzele Cenâb-ı Hakk’ın yeryüzünde kullarını kendisiyle îkaz emrettiği bir musîbettir.

Tam vilâyetlere yazdım ki;

Allah -azze ve celle- emretti ki:

«Zekât ve her türlü mânevî tezkiye ile arınılan, Rabbinin ismini anıp O’na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir.» el-A‘lâ, 14, 15

Allâh’a dilenirken Âdem -aleyhisselâm- gibi şöyle deyin:

«Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi affetmez ve bize acıma etmezsen biz kaybedenlerden oluruz.» el-A‘râf, 23

Yeniden, Nuh -aleyhisselâm- gibi şöyle deyin:

«…Beni affetmez ve bana acıma etmezsen kaybedenlerden olurum.» Hûd, 47

Yeniden Yûnus -aleyhisselâm- gibi şöyle deyin:

«…Gerçekten ben nefsine zulmedenlerden oldum.» el-Enbiyâ, 87 İbn-i Ebi’d-Dünyâ, el-Ukûbât, 23”

Bu cihan, bir sınav cihanıdır. Rabbimiz, dünya hayatında kullarını cinsli sınavlardan geçirmektedir.

Hiçbir hâdise; abes, nedensiz, gayesiz ve mânâsız değildir. Mü’min başına gelen her şeyde ilâhî azameti tefekkür eder. Kendisine dersler çıkarır. Hâdisâtın akışındaki mes’ûliyetini tefekkür eder.

Hâdisâtı bir tek buuddan değerlendirmek bu hususta hataya yol açar.

Depremin fay hatlarındaki birikme ve kırılma gibi tabiî ve jeolojik nedenlerinin var olması, onun aynı zamanda mânevî nedenlerinin de bulunmasına mâni değildir.

Her hâdiseyi zâhiriyle ve bâtınıyla anlamak lâzımdır. Tek pencereden değerlendirmemek gerekir.

Buna bir örnek olarak, Kehf Sûresi’nde anlatıldığı üzere;

Musa -aleyhisselâm-, ülü’l-azm bir peygamber olmasına karşın, Hızır -aleyhisselâm-’ın gösterdiği üç hâdisede yalnızca zâhire bakmış ve onlardaki hikmeti anlayamamıştı. Hızır -aleyhisselâm-; yaptığı müdahalelerin mânevî nedenlerini anlatınca, Hazret-i Musa; bu gizem, hikmet ve azamet tecellîlerine hayran kaldı.

Hâdiseler birtakım zâhirî nedenlere bağlıdır. Nedenin de bir müsebbibi vardır.

Yeniden aynı hâdise; tesir ettiği her birey için ayrı bir mânâ, ayrı bir karar, ayrı bir ders ihtivâ eder. Biri için rahmet ve şehâdet vesilesi olması; bir başkası için uyarı, bir başkası için ceza olmasına mâni değildir.

Bu sebeple; mü’minlerin ders ve ibret nazarıyla hâdiseleri değerlendirmelerini, kimse yanlış tefsir etmemelidir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Mecmuası, Sene: 2023 Ay: Nisan, Sayı: 218

Akşam Ezanı

Kategori: