İlk İslam halifesi Hazret-i Ebûbekir’den radıyallâhu anh hikmetli sözler…

–Allâh’ım!

Birinci grup Hak dostları, havf hâlinde fobi hissi galip olanlardır. Bunlar;

➢Dâimâ mütevâzıdırlar.

➢Hayır-hasenatları ne kadar çok olsa da onu az görürler.

➢En minik kusurlarını bile büyük görürler. Zira kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.

İkinci grup Hak dostları, recâ sahibi ümit vasfı galip kimselerdir. Bunlar da;

➢Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazîlet ve güzellikler sergileyerek misal olurlar.

➢Mülklerini Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.

➢Allâh’ın kullarına karşı dâimâ hüsn-i zan içindedirler.

Üçüncü grup Hak dostları ise, aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbine ibâdet eden âriflerdir. Bunlar da;

➢Sevdikleri şeyleri Allah için infâk ederler.

➢Her hâl ve hareketlerinde Allah rızâsını kastederler, bu surattan câhillerin ayıplamalarına aldırmaz, onların kaba tutumlarından rahatsız olmazlar.

➢Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhalefetine karşın îfâya çalışırlar; tam hâl ve hareketlerinde Allâh’ın emir ve nehiylerine itaat ederler. İbn-i Hacer el-Askalânî, Münebbihât, s. 94-95

➢Hiç kimseye yakînden kat’î bir îmandan sonra afiyetten daha fazîletli bir şey verilmemiştir.

–Allâh’ım, Sen beni benden daha iyi bilirsin.

Ben de kendimi onlardan daha iyi bilirim.

–Allâh’ım, beni onların zannettiğinden daha hayırlı eyle!

Kendini beğenmişlikten sakının!

Topraktan yaratılmış ve yine toprağa dönecek olan, sonra da haşerâtın azığı olacak bir kimse neyle gururlanabilir ki?

➢Hangi sebeple helâk edildiklerini ve

➢Hangi vesileyle kurtulduklarını sarihçe belirtmiştir.

Sizden öncekileri düşünün ve can verenlerden ibret alın.

➢Nerede harp meydanlarındaki cengâverlikleriyle anılanlar? Zaman onları da tüketti ve çürümüş kemikler hâline geldiler. Artık çirkin sözlerle yâd edilir oldular. Zira herkes lâyık olduğuna kavuşacaktır.

➢Nerede yeryüzünü ekip îmar eden krallar? Bizden uzaklaştılar ve sanki hiç yaşamamışçasına unutulup gittiler. Dünya başkalarına kaldı. Onlar da yaptıklarıyla göçüp gittiler. Geride bizler kaldık.

Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar, cılız olan kimsedir.

En cılızınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar, güçlü kimsedir.

“Yâ İlâhî! Azığı az olan şu garibe lutfunla bol bol ihsanda bulun.

Ey Celîl olan Allâh’ım, iflâs etmiş olan bu kulun kapına sıdk ile gelmiştir.”

Dört kimse Allâh’ın sâlih kullarındandır:

Bana dünyadan üç şey sevdirildi:

Dünya, mü’minlerin pazarıdır.

Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- halîfe olunca, daha evvel destek ettiği minik yetim kızcağızlar endişe içine düştüler:

“–O artık halîfe oldu. Onca hizmet ve vazifesi var. Bundan sonra bizim hayvanların sütünü kim sağacak?” dediler. Fakat Hazret-i Ebûbekir, hilâfetine karşın o yetimlerin sütlerini sağmaya devam etti. Demek ki;

Cenâb-ı Hak, kulun niyetine göre zamana bereket vermekte, zaman içinde zaman açmaktadır.

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- şöyle anlatır:

“Vefât ettiği hastalığı esnasında babam Ebûbekir’in yanına girdim. Bana;

«−Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hangi gün vefât etmişti?» diye sordu.

«−Pazartesi.» dedim.

«−Bugün günlerden ne?» diye sorunca;

«−Pazartesi.» diye yanıt verdim. Şöyle dedi:

«−Benim vefâtımın da şu an ile gece arasında olmasını ümit ediyorum!». Akabinde;

«–Şayet bu gece ölürsem beni yarına bekletmeyiniz!

Zira benim için gün ve gecelerin en sevimlisi, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e en yakın olanıdır!» dedi.” Ahmed, I, 8

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayet Kılavuzlari, Erkam Yayınları

Akşam Ezanı

Kategori: