İmam Şâfi -rahmetullâhi aleyh- Hazretleri’nden hikmetli sözler…
“Sen kendini hak ile meşgul etmezsen, bâtıl seni işgal eder.”
Unutma ki; sustuğuna pişman olan pek azdır da, konuştuğuna pişman olan çok kimse vardır. Dilini muhafaza et ey insan. O bir yılandır, seni sokmasın!
Allâh’ın akıllı kulları şunlardır ki;
Kimin aklı; kendisini her türlü zemmedilmiş, kötü ve ayıplanacak şeyden alıkoyuyorsa, asıl akıllı kimse odur.
–Ey dünya ve dünyanın süsüyle şeref bulduğunu zanneden!
Ölüm binaya da gelecek, binâ edene de…
Kimin izzeti dünya ve süsüyse, bilsin ki izzeti pek az, zevâle mahkûm ve fânî…
Bil ki;
Dünyanın hazineleri altındandır. Sen; îman, amel-i sâlih ve hayır-hasenattan hazineler biriktirmeye bak!..
Dünya sevgisi ile Allah sevgisini bir arada toplarım diyen yalan söyler.
Serâbın kendisini göreni kandırdığı ve kendisine bel bağlayanların umudunu boşa çıkardığı gibi;
Nefsânî emel ve ihtiraslar, dünyevî arzu ve hevesler de nicelerini perişan etmiştir.
Kervanların, yolculuk esnasında ev inşâ etmeleri akıl kârı mıdır?
Gideceği yere ulaşmak isteyen, istasyonda uyumaz (istasyonda gaflete dalmaz).
Ehl-i dünyanın yakınlığı, sağlam adamı hasta eder.
Bir adam görünüşte ne kadar güzel ahlâklı olursa olsun; bile bile vicdansız ve kötü huylu adamları dost edinirse, ahlâksızlıkta onlarla müşterek sayılır.
Allah’tan korkmayan sefil ruhlu insanlarla beraberlik, utanç sebebidir.
Doğru davranışlı vicdan sahipleri, kötü ahlâklı, bayağı kimselerle imtizâc edemezler.
En zâlim kimse; yükselince akrabasına kabalık eden, dostunu tanımaz olan, fazîlet sahiplerine kibirlenendir.
Kardeşlerle sohbete denk bir sürur; onlardan ayrılığa eş bir gam yoktur.
Sâdık dost, arkadaşının üzüntüsüne ve sevincine ortak olandır.
Sende olmayan bir iyilikle seni methedenin, kızdığı zaman sende bulunmayan bir fenalıkla seni kötüleyeceğinden şüphen olmasın!
Müdârâtta bulunmak / idare etmek için iyi davranmak zorunda kaldığın kimse dostun değildir.
Bütün insanları hoşnut edemezsin.
Sen Allah ile aranı düzeltmeye bak!
Bu olduktan sonra gafillere aldırma!
Dünyada en huzursuz kimse, kalbinde kin ve haset tutandır.
Kullara düşmanlık beslemek, âhiret için ne kötü azıktır!
Eğer kardeşine gizlice, ihlâsla ve tatlı bir lisanla nasihat edersen, hakikaten nasihat etmiş olursun.
Eğer herkesin içinde dikkatsizce konuşursan, onu gücendirmiş olursun veya arsız edersin.
Kendini bilmeyene ilim öğreten, ilmin hakkını zâyî etmiş olur.
Lâyık olandan ilmi esirgeyen de ona zulmetmiş olur.
İnsanların kıymetçe en yükseği, kendinde bir kıymet görmeyenlerdir.
İnsanların en fazîletlisi de mahviyet içinde yaşayanlardır.
Tevâzu, cömert ve asil kişilerin ahlâkındandır. Kibir ise, zavallı kimselerin huyudur.
Tevâzu muhabbeti doğurur, kanaat ise rahatlığı ve gönül huzurunu…
İnsanın şeref ve haysiyeti takvâ iledir. Takvâya ulaşmayanın hiçbir izzeti yoktur.
Nefsânî arzuları kuvvetli olanlar, kendilerini ibâdete vererek fücûru bertaraf etsinler.
İffetli olmayan kişi, insanlık haysiyetini zaafa uğratmıştır.
Kimin tek arzusu, midesine girecek şeyler ise; o kimsenin kıymeti de midesinden çıkanlar mesâbesindedir!
Âlimlerin; ziyneti, takvâ; süsü, güzel ahlâk; güzelliği, gönülden cömertliktir.
Amellerin en zoru şu üçüdür:
Amellerin husûsunda ucba ve kibre yani kendini beğenmişliğe ve gurura düşmekten korkarsan, bunun üstesinden gelmek için;
Dost olmaya gayret ettiğin Zât’ın rızâsını tefekkür et.
Bu amellerin ile hangi nimetleri arzu ettiğini,
Hangi cezalardan korktuğunu,
Hangi afiyetlere şükrettiğini ve
Hangi musîbetlerden ibret aldığını iyi bir düşün.
Bunlardan biri üzerinde dahî hakkıyla tefekkür edebilirsen, amelin gözünde küçülecektir.
Dünya ve âhiretin hayrı beş haslettedir:
Kişi dünyada ancak dört şeyle kemal bulur:
Riyâsetin beş âleti vardır:
İki husus için tabîbin yapabileceği bir şey yoktur:
Şu üç şeyi üç kimseden gizleyen, nefsine zulmetmiş olur:
–Mürüvvetin yani insanlığın zekâtı,
Mürüvvet, yani insanlık dört sütun üzerinde durur:
İmam Musa Kâzım’ın kabrinde duâmın kabul olması, bana bir tiryak hâline geldi. Bunu çok tecrübe ettim.
Dâimâ hizmet ve gayret içinde ol! Çünkü hayatın gerçek lezzeti, hiç bezginliği olmayan bir yorgunluktadır.
Bir müddet ilim öğrenmenin çilesini çekmeyen, acısını tatmayan kişi; hayatı boyunca cehlin perişanlığı içinde bocalar durur.
Gençliğinde tahsil fırsatını kaçıran ölmüş demektir, ona dört tekbir getir!
Allâh’a yemin olsun ki bir gencin hayâtiyeti ilim ve takvâ iledir. Bu ikisi olmazsa varlığının bir kıymeti yoktur!
İlim bir avdır, yazmaksa onun bağı… Avladığın bilgileri sağlam iplerle bağla…
Bir ceylân tutup da onu serbestçe vahşî mahlûkātın arasına bırakmak ahmaklıktan sayılır.
Kim dünyayı isterse ilme sarılsın, kim âhireti isterse o da ilme sarılsın.
Ey kardeşim, ilme ancak şu altı şeyle nâil olabilirsin:
Ne kadar isterdim ki; insanlar bu ilmi öğrensinler, bana ondan hiçbir şey nisbet etmesinler, beni övmesinler, böylece ben de ecir ve sevâbına ereyim.
İçinde sana dîninden haber verecek bir âlimin ve hastalandığında seni iyileştirecek bir doktorun bulunmadığı memlekette oturma!
İlim, âlimin ezberlediği değil, (mânen) fayda gördüğüdür. (Dîvânü’l-İmâm eş-Şâfiî, Haz. Abdurrahman el-Mustâvî; Hilmizâde İbrahim Rıfat, Meşâhîr-i Ashâb-ı Güzîn ve Terâcim-i Ahvâl-i Fukahâ, s. 131, 134, 137)
Bir gencin ilmi, onun kalbinde hidâyeti, hayatında istikameti ve ahlâkında güzelliği artırmıyorsa; ona haber verin ki Cenâb-ı Hak, ona puta tapanlarınki kadar ağır bir azap indirmiştir.
İlimde çekişmek,
Yüksek fazîletler, gösterilen gayret nisbetinde kazanılır.
Yüksekliğe tâlip olan, geceleri uykusuz geçirir.
Kim ki gayret etmeksizin yükselmeyi arzu ediyorsa; o kişi, ömrünü bir muhalin yani imkânsızın peşinde hebâ ediyor, demektir. İzzet istiyorsun, sonra da gece uyuyorsun! (Öyle mi!)
Hâlbuki, inci isteyen (uykuya değil) denize dalar.
Kıymetin yüceliği, himmetin yüksekliğiyledir; kişinin izzeti de uykusuz gecelerde…
Yâ Rab! Sen’in rızân için geceleri uykuyu terk ettim, ey Mevlâlar Mevlâsı!..
Beni ilim tahsiline muvaffak kıl ve beni en ulaşılmaz mertebelere vâsıl eyle…
Benim görüşlerime aykırı olan ve Hazret-i Peygamber’den sahih olarak nakledilen bir hadis var ise;
Biliniz ki; hadis benim görüşümden daha üstündür. Bu durumda benim görüşüme uymayın!
“–Şu hadisle amel ediyor musun?” diye sorulunca büyük imam şu cevabı verdi:
“–Allah Rasûlü’nden bir hadis duyacağım da onunla amel etmeyeceğim öyle mi! Beni kiliseden zünnarımla çıkarken mi gördün?” (Ebû Nuaym, Hilyetü’l-evliyâ, IX, 106)
Yine bir başka gün, rivâyet ettiği bir hadis ile amel edip etmediğinin sorulması üzerine İmâm-ı Şâfi titreyip sarsıldı ve ona;
“–Be adam! Rasûlullah’tan hadis nakledip de gereğince hükmetmezsem bu yer beni taşır mı, bu gökyüzü beni altında barındırır mı? Elbette onunla amel ediyorum! Onun her sünneti, benim için doyumsuz bir lezzettir, başım gözüm üstünedir!” diye cevap verdi. (Beyhakî, Menâkıbu’ş-Şâfiî, I, 475)
Rasûlullâh’ın ve ashâbının yolunda olmayanı, havada uçar görsem yine doğruluğunu kabul etmem!
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayet Rehberleri, Erkam Yayınları
Akşam Ezanı