İslâm’da erkek ve kadın karakter, ibâdet ve kulluk sorumlulukları açısından müsâvîdir. Ancak yaratılış, yapı ve şahsiyet açısından Allah Teâlâ iki cinsi değişik sorumluluklarla mükellef yakalamıştır. Ahzâb sûresinde bulunan “müslimîn ve müslimât” “müminîn ve müminât” lâfızlarıyla başlayan âyet-i kerîmede erkek ve kadının on mevzuda denk olduklarına özellikle dikkat çekilmiştir.[1]

Âyette geçen on mevzu arasında cihâd yer almamaktadır. Bunun anlamı kadınların cihâdla alakalı bir sorumluluklarının bulunmadığıdır. Kadınlar eş ve anne olarak psikolojik ve dâhilî hizmetlerden sorumludur. Erkekler ise baba ve eş olarak hâricî ve sosyal hizmetlerden sorumludur.

Âyette zikri geçen sıfatlara sâhip olan kadın, erkekten geri değildir. İbâdet ve tâatta, irfân ve idrâkte Râbia misâli erkekleri geçen kadınlar her zaman olmuştur. Bunlar kadınlıkları sebebiyle asla horlanamaz. Nitekim Abdurrahman Câmî, Nefehât’ında Râbia Adeviyye gibi âbide kadınları anlatırken şöyle bir şiir nakleder:

Dediğim gibi olduğunda kadınlar

Ricâle üstünlüğünde ne kuşku var?

Müzekkerlik olmaz ay için iftihâr

Müenneslikten gelmez güneşe bir âr.[2]

Dipnotlar:

[1].       el-Ahzâb, 33/35.

[2].       Kadınlar Râbia vasfında olduklarında onların sıradan erkeklerden üstünlüğünde kuşku yoktur. Zira sâdece müzekker/erkek olmak bir üstünlük vesîlesi değildir. Şayet öyle olsaydı müzekker/erkek olan ayın, müennes/dişi olan güneşten daha üstün olması gerekirdi. Oysa ay, müzekkerliğine/erkekliğine karşın ışığını, müennes olan güneşten almaya devam etmektedir. Üstünlük cinsiyette değil, fazîlet ve takvâdadır. Bkz. Abdurrahman Câmî, Nefehâtu’l-şöhrets min-hadarâti’l-kuds, thk: Mahmûd Abidî, Tahran 1375/1996, s. 613, trc: Lâmiî Çelebi, İstanbul 1286/1872, s. 692.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

 

Akşam Ezanı

Kategori: