Ramazan’ın son on gününde dünya işleriyle alakayı kesip camiye kapanarak imanla uğraşmaya “itikaf” denir. Peygamber s.a.s. Efendimiz’in de son on günde itikafa girdiğine dair bir hayli hadis-i şerif mevcuttur.

İslâmî beyanname emin bir seviyeye gelip Medîne yarıyılında oruç farz kılındığında Resûlullah s.a.s., en erdemli ay olan ve senenin seheri mevkiindeki Ramazan-ı Şerif’te iman ve hayırlarını daha da artırdı. Hatta ikinci on gününü tamamen imana ayırmaya başladı. Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gününde olduğu ağırlık kazanınca, Allah Resûlü de itikâflarını bu günlerde yapmaya başladı. Buhârî, İtikâf, 1

“Resûlullah mescitte keçeden yapılmış minik bir Türk çadırında itikâfa girerdi.” Müslim, Sıyâm, 215; İbni Mâce, Sıyâm, 62

Hz. Aişe’den r.a. rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber s.a.s., ölüm edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiştir. Ölümünden sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler. Buhârî, İtikâf 1; Müslim, İtikâf 5.

Yeniden Hz. Aişe r.a. anlatıyor:

“Resûlullah Ramazan ayında ibâdet husûsunda değişik aylarda görülmeyen bir gayret içerisinde olurdu. Ramazan’ın son on gününde ise kendisini çok daha fazla ibâdete verirdi. Bu günlerde geceyi ihyâ eder, âilesini uyandırır ve izârını bağlardı. Yâni ibâdet için hazırlıklarını tamamlar ve büyük bir azimle Hakk’a yönelirdi.” Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 5; Müslim, İtikâf, 8

Ebû Hüreyre r.a. der ki:

“Resûlullah, her Ramazan on gün itikâfa girerdi. Ölüm ettiği sene ise yirmi gün itikâf yaptı.” Buhârî, İtikâf, 17. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Savm, 78; ibni Mâce, Sıyâm, 58

Bir seferinde Efendimiz’in s.a.s. çadırı kurulunca hanımlarından bir kısmı da mescide çadırlarını kurmuşlardı. Resûlullah s.a.s. bunları görünce:

“–Bunlar da ne?” diye sordu. Vaziyet kendisine arzedilince:

“–Böyle yapmayı iyilik ve takvâ mı varsayırlar?” emretti ve o Ramazan’da itikâf yapmadı. Şevval ayının ilk on gününde itikâfa girdi. Buhârî, İtikâf, 6, 7, 14; Müslim, İtikâf, 6; Ebû Dâvûd, Savm, 77; Tirmizî, Sıyâm, 71

Abdullah bin Abbâs r.a., bir gün Peygamber s.a.s. Efendimiz’in mescidinde itikâfta iken bir birey yanına gelerek selâm verdi ve oturdu. İbni Abbâs r.a.:

“–Kardeşim, seni efkârlı ve mahzûn görüyorum” dedi ve konuşmaları şöyle devam etti:

“–Evet, ey Resûlullah’ın amcaoğlu, efkârlıyım! Filan şahsın benim üzerimde hakkı var. Fakat şu mezarın sahibi Allah Resûlü hakkı için söylüyorum ki borcumu ödeyemiyorum.”

“–Senin için onunla konuşayım mı?”

“–İstersen konuş.”

İbni Abbâs r.a. ayakkabılarını giyerek mescitten çıktı. Adam ona:

“–İtikâfta olduğunu unuttun mu, niye mescitten çıktın?” diye seslendi.

İbni Abbâs r.a., Peygamber s.a.s. Efendimiz’in mezarına işaret ederek:

“–Hayır! Ben, şu mezarda uyuyan ve henüz aramızdan yeni ayrılmış olan muhterem zâttan duydum ki, bunları söylerken gözlerinden yaşlar akıyordu:

“–Her kim, din kardeşinin bir gereksinimini karşılamak için gayret eder ve o işi görürse, bu kendisi için on sene itikâfta kalmaktan daha hayırlıdır. Hâlbuki bir kimse Allah rızâsı için bir gün itikâfa girse, Cenâb-ı Hak o kimse ile cehennem arasında üç hendek yaratır ki, her bir hendeğin arası, doğu ile batı arası kadar uzaktır.” Beyhakî, Suab, III, 424-425. Ayrıca bkz. Heysemî, VIII, 192

Akşam Ezanı