Kur’an’da iki cins zikir emri vardır: Salt ve mukayyed zikir. Kur’an’da rastgele bir kayıt belirtmeden salt mânâda ve çok çok zikretmeyi buyuran âyetler vardır.[1] Bunların buyurduğu zikir, gafletin tersi anlamındaki kalbî zikirdir. Bir de Allah’ın isminin anılmasını buyuran[2] âyetler vardır. Bunlar ise kalbî mânâda zikre muvaffak olamayanlara dil ile zikretme basitliği sağlamakta ve bir bakıma kalbî zikre hazırlık yaptırmaktadır.

Zikirden maksad Allah’ı hiç unutmamak olduğuna göre, zikrin efdal olanı kalbî ve devamlı olanıdır. Ancak cehrî olarak; yâni yüksek sesle yapılan zikirlerin herbirinin sâlikin vaziyetine göre ayrı özellikleri ve hoşlukları vardır. Tevhîd zikrinin kalbi mâsivâdan arınmada, lâfza-i celâl zikrinin kalbî zikre ermede ayrı bir yeri ve ehemmiyeti vardır. Bunlardan hangisinin kime, ne kadar faydalı olacağını mürşidler tâyin eder.

[1].       Bkz. Âl-i İmrân, 3/41; el-Ahzâb, 33/41; el-Cum’a, 62/10.

[2].       el-Müzzemmil, 73/8; el-İnsan, 76/25.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Sualde Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

 

Akşam Ezanı

Kategori: