Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, hicrî 11. senenin 12 Rabîulevvel Pazartesi günü, milâdî 632 senesinin 8 Haziran’ında vefât etti. Allah Teâlâ onu yüce şânına lâyık bir biçimde mükâfatlandırsın ve bizleri onun şefaatine nâil eylesin!. Âmîn!.

Cenâb-ı Hak onu, daha evvel gelen vahiyleri tasdik etmek, bunları tarih süresince uğradıkları tahrif ve yozlaştırmalardan temizletmek[1], dinin eksik kalan doğrultularını bitirmek, geçmiş halkların müstahak oldukları cezalar sebebiyle yüklendikleri ağır mesuliyetleri kaldırmak üzere ve kâinatlara rahmet olarak[2] yollamıştı. Biz de Vedâ Hutbesi’ne kulak vererek onun bu misyonlarını en hoş biçimde yaptığına tanıklık ediyoruz.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir muhâcir olarak Medine’ye gelişinden sadece on sene sonra Allah’ın izniyle İslâm’ı, Umman’dan Kızıldeniz’e, Suriye’den Yemen’e tam Arabistan’a hâkim kılmıştı. Böylece tarihinde ilk kez Arabistan’ın birliği sağlanmış oldu. Lamartine, L’Histoire de la Turquie isimli eserinde şöyle der:

“Gâyenin büyüklüğü, vâsıtaların ufaklığı ve netîcenin azameti insan dehâsının üç büyük ölçüsü ise, çağdaş târihin en büyük şahsiyetlerini Hz. Muhammed ile kıyaslamaya kim cesâret edebilir?”

“Fikirlerin feylesofu, hatîbi, elçisi, ortaya koyucusu, cenkcisi ve fâtihi; aklî inançların, tasvir, timsâl ve heykelleri olmayan bir dinin ve yirmi dünyevî ve bir mânevî devletin kurucusu Hz. Muhammed! İnsan büyüklüğünün tesbitinde kullanılan tam miktarlar içinde soruyoruz:

«–O’ndan daha büyüğü var mıdır?»”

Dipnotlar:

[1] Bakara, 75, 101; Âl-i İmrân, 81; Saff, 6; Nisâ, 46; Mâide, 13, 41. [2] Mâide, 3; Bakara, 286; A‘râf, 157; Enbiyâ, 104.

Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Kurtuluş Yolu, Erkam Yayınları

Akşam Ezanı