Zikir, anımsamak, zekâda yakalamak, yâd etmek, unutmamak ve anmak anlamına Kur’an kaynaklı bir tasavvuf kavramıdır. Tam tasavvuf büyükleri ve tarîkat ricâli zikri, yollarının temel esâsı saymışlardır. Zikir, muhtelif türevleriyle/iştikaklarıyla Kur’an’da 250’den fazla yerde geçmektedir. Sûfîlere göre zikir: “Elest bezmi”ni ve orada verdiğimiz lafı anımsamak, semâ ise: “Elestü bi-rabbiküm” hitâbını duymaktır.
Kur’an’ın kendisi ve emirleri, bu ilâhî mukâveleyi hatırlatan birer zikirdir. Bu surattan Kur’an bizzat kendisini ve namazı zikir olarak adlandırmıştır. Buradan emelin “elest bezmi” kontratını unutmamak olduğu da anlaşılmaktadır.
Mutasavvıflara göre hakikat zikir, Allah’ı beğenmek, O’ndan nasıl korkulmak gerekiyorsa öyle korkmak ve gaflet alanından müşâhede semâsına yükselmektir. Ya da Mezkûr; yâni Allah’tan başkasını unutmaktır. Zira Allah: “Unuttuğun zaman Rabb’ını zikret! hatırla”[1] emrediyor.
[1]. el-Kehf, 18/24.Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Sualde Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
Akşam Ezanı