İslâm, inananlara bir beyanname vazîfesi yüklemiştir. Ancak İslâm’da evvel salâh, sonra ıslâh kavrayışı vardır. Yâni şahsın evvel kendi pürüzlerini gidermesi, nefsini eğitmesi ve onu ilâhî kararlara ram etmesi gerekir. Bu surattan, böyle bir emelle bir mürşid himayesinde mânevî bir eğitime başlamış olan kimse, sosyal faaliyetlerini ve hizmet alanlarını da mürşidine danışarak tertip etmelidir. Değilse mânevî hayâtı açısından yanlış şeyler yapabilir.
Gireceği organize beyanname hizmetlerinin de mürşidinden habersiz olmaması iktizâ eder. Vâkıa böyle bir iş mürşidin sâhasına karışmak olmaz, ama avarelik ve sorumsuzluk olur. Mürşide hizmet olabilmesi için onun onayından geçmesi ve onun verdiği öbür hizmetlerle çatışmaması gerekir. Değilse sâlikin kalbi flu hâle gelebilir.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Sualde Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
Akşam Ezanı