İnsan, kaderinin ne olduğunu öğrenmemektedir. Dolayısıyla insana düşen Allah’ın verdiği us, istem ve imkânlar çerçevesinde görevlerini en iyi biçimde yapma gayret ve şevki içinde olmaktır. Allah’a bakan istikametiyle ise kader O’nun olmuş ve olacak her şeyi öğrenmesidir. Esasen O’nun her şeyi öğrenmesi, O’nun salt ulûhiyetinin gereğidir. Bu açıdan bakıldığında kaderin değişmesinden laf etmek Allah’ın ilminin değişmesinden laf etmek demektir; bu ise olası değildir. Dolayısıyla kaderde değişme bahis mevzusu olamaz.

Ancak bazı İslam âlimleri Allah’ın dilemesi hâlinde kaderin değişebileceğini söylemişlerdir. Onlara göre, kader, Allah’ın takdiri, kaza ise bunun asıllaşmasıdır. Bazen Allah, kuluna lütufta bulunarak takdir ettiği kararı gerçekleştirmeyebilir.

Kaderin değişebileceğini belirten âlimler kaderi, kader-i salt değişmez kader ve kader-i muallâk koşula bağlanmış kader diye ikiye ayırmışlardır. Değişmenin ilkinde değil, ikincisinde başka bir deyişle koşula bağlı kaderde olabileceğini kaydolmuşlardır. Onlara göre, sadakanın belayı def edeceğini, sıla-i rahim yapmanın ömrü uzatacağını belirten hadisler bunu teyit etmektedir. Esasen, Allah’ın ezeli ilmi bağlamında düşünüldüğünde, bu ikinci kaderde de bir farklılığın olmadığını, çünkü Allah’ın, koşula bağlı mevzularda da kulların nasıl davranacaklarını öğrenerek kaderi tanımladığını söyleyebiliriz.

Kaynak: Diyanet Fetva Kurulu

Akşam Ezanı