Selmân İbni Âmir radıyallahu anh’den söylenti edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle emretti:

“Biriniz orucunu kalemtıraşı zaman hurma ile açsın; zira hurma bereketlidir. Şayet hurma bulamazsa orucunu su ile açsın; zira su paktir.”

Peygamber aleyhisselâm sözüne devamla şöyle emretti:

“Yoksula verilen sadaka bir sadaka, akrabaya verilen sadaka ise iki sadaka yerine geçer: Biri sadaka sevabı, öbür de akrabayı gözetip koruma sevabıdır.” Tirmizî, Zekât 26. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 21; Nesâî, Zekât 82; İbni Mâce, Sıyâm 25, 28

Resûl-i Ekrem s.a.s. Efendimiz hurmanın bereketli bir besin olduğunu söyleyerek orucun onunla açılmasını tavsiye emrediyor. Hurmanın en apaçık özelliği, besleyici bir besin olmasıdır. Nitekim hurma yetiştiren ülkelerde bu kıymetli besin, ekmek gibi yenmektedir. Akşama kadar acıkıp çareyi eksilen bedene, hurma gibi çok besleyici bir yiyeceğin girmesi, vücudu kuvvetlendirir ve bedene kısa yoldan enerji kazandırır.

Sofrada hurma yoksa orucun su ile açılması tavsiye buyurulmaktadır. Hatta Resûl-i Ekrem’in s.a.s. kışın hurma ile yazın da su ile orucunu açtığı söylenmektedir. Tirmizî, Savm 10 Efendimiz pak olduğunu belirttiği su ile orucunu açtığı zaman:

“Susuzluk gitti. Damarlar serinledi ve allahın izniyle sevap kazanıldı” Ebû Dâvûd, Sıyâm 22 emrederdi. Özellikle sıcak ve uzun yaz günlerinde, dilin damağın iyice kuruduğu bir sırada su ile iftar edilmesinin bedene kazandırdığı canlılığı bu hadîs-i şerîf ne hoş ifade etmektedir.

Hadîs-i şerîfin mevzumuzla alakalı ikinci kısmında, “Yoksula verilen sadaka bir sadaka, akrabaya verilen sadaka ise iki sadaka yerine geçer: Biri sadaka sevabı, öbür de akrabayı gözetip koruma sevabı” buyurulmaktadır. Akrabayı gözetip gözlemek, takviyeye yoksul olanlarının takviyesine koşmak insanî bir görevdir.

Malımız malımız, paramız pulumuz bize geçici olarak verilmiş bir emânettir. Allah Teâlâ bu imkânları bize değil de sıkıntı içinde bulunan yakınımıza verebilirdi. Zira tam varlık O’nundur ve O, malı üzerinde dilediği gibi tasarruf eder. Malını yoksul gidişattaki akrabamıza değil de bize lutfetmiştir ve buna karşılık bizden bazı görevler beklemektedir. Bu görevlerden biri, elimizdeki imkânı yakınlarımızla paylaşmak, onları gözetip korumaktır. Bize verilen nimetleri yakınlarımızla paylaştığımız zaman, nimeti verene karşı şükür görevini de yerine getirmiş oluruz.

Dünya yatırım yeri, âhiret bu yatırımların kârını toplama ülkesidir. Birikmiş paramızı daha iyi değerlendirebilmek için neye, nereye yatırım yapmamız gerektiğini öğrenenlere sorar, danışır, biliriz. Peygamber s.a.s. Efendimiz bize âhiret yatırımı konusunda kendiliğinden danışmanlık yapmakta ve akrabaya tüketilecek paranın iki misli sevap kazandıracağını belirtmektedir.

Ne hoş danışmanlık ve ne hoş yatırım…

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları

Akşam Ezanı

Kategori: