Hüdâyî Hazretleri emreder:
“Mekânlarda nice şeref var ise, Harem-i Muhteremʼde olan amellerin fazîleti nice kat kat ve pek çok olduğu gibi, zamanlarda dahî Ramazân-ı Şerîf öyledir. Sâir aylarda olan amellerden kat kat fazîletlidir. Müʼminler çalışalar, tâ ki Hakkʼın yakınlığına ve vuslata erişeler.”[1]
Cenâb-ı Hak, bazı mekânlar gibi, bazı zamanları da değişiklerine üstün kılmıştır. O zamanlarda yapılan imanlara, sâir zamanlarda yapılanlardan kat kat fazla ecir vaad etmiştir. On bir ayın sultanı Ramazân-ı Şerîf de böyle bir mânevî hazine mevkiindedir.
Ham ve nâdan bir kalple bakıldığı zaman, Ramazan gün ve gecelerinin öteki aylardaki gün ve gecelerden bir farkı yoktur. Fakat îman ufkundan bakıldığında Ramazân-ı Şerîf; “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemʼden kurtuluş”[2] vesîlesi olan, ilâhî müjdelerle dolu bir hasılat mevsimidir.
Nasıl ki bize hoşlandığımız biri değerli bir hediye gönderse, ona müteşekkir olur, verdiği hediyeye de son derece ihtimam gösterirsek; Ramazân-ı Şerîf de Cihanların Rabbiʼnin bizlere lûtfettiği paha biçilmez bir hediyesidir. Dolayısıyla bu ilâhî armağan için cân u gönülden şükretmemiz, onun kadr u bedelini öğrenip sâlih amellerle ihyâsına çalışmamız, Cenâb-ı Hakkʼın biz kulları üzerindeki bir hakkıdır.
Buna mukâbil, bu ilâhî lûtfa bîgâne kalmak ise; büyük bir duygusuzluk, hattâ nankörlüktür.
Ebû Bekir el-Belhî -rahmetullâhi aleyh- şöyle emrediyor:
“Receb ayı, tohumu ekme ayıdır. Şâban ayı, ekilen tohumu sulama ayıdır. Ramazan ayı ise, mahsulü hasat etme ayıdır.”
İşte bu mânevî hasat mevsiminde âhiret azığımızı hoşça tedârik edebilmek için, her zamankinden daha fazla gayret-i dîniyye sahibi olmalıyız. Buna mukâbil, ilâhî gazabı celbeden her şeyden de büyük bir titizlikle kaçınmalıyız. Çünkü bu mübârek ayda ecirler kat kat artırıldığı gibi, bu değerli zamanda gösterilecek gaflet, nefsâniyet, üşengeçlik ve ihmâl de sâir zamanlara göre çok daha büyük bir mahrûmiyete, hattâ azâba müncer olur.
Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Ramazân-ı Şerîf’te gaflet ve ilgisizlikleri nedeniyle ilâhî rahmetderi yoksun kalanların, bedbaht kimseler olduğunu haber vermiştir.[3]
Dipnotlar:
[1] Bkz. Aziz Mahmud Hüdâyî, Sohbetler Hazırlayan: Sâfi Arpaguş, 21. Sohbet, Vefâ Yay. İst. 2010. [2] Bkz. İbn-i Huzeyme, Sahîh, III, 191. [3] Bkz. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, III, 344.Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Mecmuası, 2023 – Nisan, Sayı: 446
Akşam Ezanı