Bâzı tarîkatlarda intisâb sırasında, müntesiblere hırka veya sikke giydirilirdi. Daha başka şeyler de giydirildiği olurdu. Bu kıyafetlerin her birinin kendi içinde sembolik mânâları vardı. Sikke giymek başı bağlamayı; hırka, kalb ve gönül dünyâsını gözetmeyi temsîl eder ve bunların giydirilmesi intisâbı ifâde eder. Hilâfeti sembolize etmez. Ancak seyr u sülûk sonrası giydirilen cübbe ise vekâlet ve hilâfeti ifâde eder.

Seyr u sülûk görmemiş bir insanın vekîl ya da halîfe olması mevzubahisi olamaz. Zira tasavvufta dergâhın kapısından içeri ilk kere giren ve tasavvuf terminolojisine âid kayda değer bir fikri olmayan bir insana; sarık, cübbe, hilâfet, vekâlet vs. vermek gibi bir usûl ve anane yoktur. Böyle bir tasarruf şık da değildir. Bunlar belki sâdece gönlü ısındırmak için yapılmış tavırlar sayılabilir.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Sualde Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları

Akşam Ezanı

Kategori: