Allâh’ın bizlere lûtfettiği her uzvun ayrı ayrı şükrü gerekir. Her nîmetin de şükrü kendi türündedir. Meselâ;
Gözün şükrü, onu harama bakmaktan, nefsânî sergenlerden, şeytânî ekranlardan gözetmektir. İlâhî kudret, sanat ve azameti andırdıran rûhânî sergenleri ibret nazarıyla seyredebilmektir.
Kulağın şükrü, onu mâlâyânî ve rivayet dinlemekten gözetip Kur’ân-ı Kerîm, mânevî sohbetler, hoş öğütler ve ezanlar gibi rûhânî sadâlara tevcih etmektir.
Ağzın şükrü, ya susmak yahut hayır söylemektir.
Vücudun şükrü, Allâh’ın verdiği efor ve gücü, O’nun rızâsı yolunda her türlü hizmet, gayret ve imanlarda kullanabilmektir.
Kalbin şükrü, verdiği nîmetleri dâimâ tefekkür etmek sûretiyle Cenâb-ı Hakk’ı aslâ unutmamaktır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Gönül Dünyası, Erkam Yayınları
Akşam Ezanı